21.2.12

Bit pazarına Nur yağdı


Dizi izlemeyi severim.
 Hayatı şarkı tadında seyretmek ve arada hayallerle uçmak güzel anlarımdandır. “Tam benlik.” Düşüncesiyle tebessüm ettiğim sahneye değen müzik ise bambaşka kılar bütün söylenenleri.
Bugünlerde dizilerle birlikte keşfettiğim şarkıları dinledikçe, notalara binip, yürek şehrimi karış karış gezdiğimi hissediyorum. Ve aklımdan geçmiyor değil, “keşke bazı anlarımı fon eşliğinde yaşasam” diye.
Neden böyle düşündüm?
Bence o zaman duygusal anlarımı daha yoğun yaşardım. Ve öfkem bu kadar sert ve kelimelerim bu denli kırıcı olmazdı.
Ya da sevincim ayarsızlaşmaz, daha yerinde olurdu mutluluk gösterilerim. Ne yapmam gerektiğini, ne söyleyeceğimi bilemediğim anlarımda susunca, “iyi ki susmuşum” diyebilirdim belki… Ve suskunluğuma değen o melodi ise, beni o ânın sıkıntısından kurtarabilirdi. Söyleyemediğim onca şey, birkaç kelimenin içine gizlenir ve bütün kelimeler dans ederdi çok şey söyledik diye.
Bu düşüncelere ise izlediğim dizide ki, eski şarkıların hissettirdiği anlarımla ulaştım.
Bu günlerde “Ne varsa eskilerde var” sözüne takılıyor yine bütün cümlelerim.
Eskiler eskiler. 
Meselâ Çağan Irmak, Issız Adam filminde 18 yıl önce ölen Ayla Dikmen’in “Anlamazsın” şarkısını kullanmasaydı bu kadar izlenir miydi?
“Ya da öyle bir geçer zaman ki” dizisi bu kadar kısa sürede bu kadar beğenilir miydi?
Bence eskilerden bir şeyler değince değişiyor her bir şeyin yüzü. Ve hafızamızda kalan sözlerden, hareketlerden çok tını oluyor. Ve takılıp kalıyoruz.
***
Kızımı uyuturken söylediğim ninnilere takılıyorum ve anlıyorum işin sırrını; insan, daha doğmadan (annesi yoluyla) dolaylı olarak müzikten etkileniyor. Doğumdan sonraki bebeklik döneminde ise ninni vb. müziklerle uyutulurken, notalara takılıyor ruhu.
Çocukluk yıllarında saymacalar, tekerlemeler ve müzikli oyunlarla oynarken, gençlik döneminde dinledikleri daha bir şekilleniyor. Yaşlılık döneminde ise tam ayarını buluyor.
Şimdilerde dinlediğim, duyduğum şarkılardaki, konuşmak ve bağırmak arasındaki kararsızlığı görünce; müzik kelimesinin bu duygularımı karşılamadığını düşünüyorum. 
Hissetmeyen insanların yazdığı ve hissedemeyen insanların söylediği şeylere “müzik” demek doğru.
Ancak bahsettiğim seslere “musıkî“ desek daha ikna edici olur.
Kelimesiyle, notasıyla, müziğiyle, ahengiyle ve hissettirdikleriyle…
Saadet Bayri

Hiç yorum yok: