25.1.10

Yeniden Yenilenmek

Havalar iyice soğumuş, yıl değişmiş ve tarih başka bir seneyi haber verirken, üzerine bir de bembeyaz kar düşünce insan ister istemez dalıp gidiyor. Bu yılın ilk karı tarifsiz bir sevinçle beraber şehre konuk olurken, ne kadar da özlediğimi fark ettim.
Zira geçen yıl görmek nasip olmamıştı. Salına salına semadan inişleri ve gördüğüm her şeyi beyaza boyaması, bu mevsimin en güzel hali ve rengi olsa gerek. Soğuk havalarla aram pekiyi olmasa da, kar başka bir şey. Bende tarifi olmayan güzelliklerden biri.
Hava soğuk buz gibi. Dışarı çıkmayı iki kere düşünmek gerekiyor. Bu kadar soğumuşsa elbet kar gelecektir ki; soğuğu kırsın ve hava ılısın biraz. Derken bu kadar titremenin üzerine işte o an, minik minik buz taneleri semadan yeryüzüne iniyor. Hiçbirinin birbirine benzemediğini bilmek, şekil olarak farklı olduklarını görmeden seyretmek ayrı bir keyif. Çok özlediğim bir dostu görür gibi oldum. Meğer ne kadar uzun zaman olmuş. Kıymet bilmek için özlemek ya da kaybetmek gerekiyor ya bu halim de onlardan biri. Kış mevsimi geldiğinden beri nadiren araladığım perdem bugün defalarca çekilip kapandı. Yenilik ve farklılık illa kişinin kendisinde olması gerekmiyormuş, bazen bir mevsimin içindeki bir an insanı heyecanlandırabiliyor.
***
Derken bugünlerde bayağı bir değişim yaşadım kendimde ve çevremde…
En önemlisi ise öylesine geçtiğim hayatı yeniden keşfetmeye başladım. Her gün aynı güne başka bir tarihle uyandığımı düşünürdüm. Ve farklı bir şeyler arardım. Ama son zamanlarda hep söylediğim ancak yapmadığım bir şeyi fark ettim…
Ayrıntılar…
Bu keşfe yardımcı olan ise minik bir çift göz. Evet küçük kızım dışarıya her çıkışımızda, sadece çevresiyle ilgileniyor. Evde iken her türlü halime tebessümle karşılık verirken, dışarıda hiçbir şekilde yüzüme bakmayınca bana da gördüklerimizi en ince ayrıntısıyla anlatmak düştü.
İlk kedimizi gördük geçenlerde. Kızımdaki heyecan ve hareketliliği görünce, “anlıyor mu?” diye düşünmeden, başladım kediler hakkında bildiklerimi anlatmaya. Kedilere “Bak kızım miyav geliyor.” Bir anda çıkan bu cümleye şaşkınlığımın ardından güldüm. Meğer kediler hakkında ne kadar çok şey biliyormuşum. Ve kediler hayata ayrı bir renk katıyormuş. Sanırım benim de bir kediyi ilk görüşümdü bu!
Derken gökyüzüne bakıyoruz beraber, bulutların şekilleri ilginç geliyor ikimize de... En son bu kadar dikkatli gökyüzüne ne zaman baktığımı unutmuştum.
Ve çevremde farkına varmayıp, keşfettiklerim birkaç yazı konusu. Sözün özü şu; dünyanın en dertsiz insanları hayatı ilk defa keşfederken dokunmak istiyorlar.
Acaba diyorum biz dokunmayı mı unuttuk? Yani bir kediyi okşamayı, sarı bir ota yaklaşıp bakmayı ya da bütün yapraklarını döküp dua makamında kalan ağaçları izlemeyi...
Bildiğimizi ve artık ezberlediğimizi düşünüp koşarken hayatın içinden yavaşlamaya ne dersiniz?
Hatta emeklemeye...
saadet bayri
Resim:Balkonumdan bir an...

13.1.10

Kaybettim Seni

Saklanan bazı eşyalar vardır, öyle bir saklanır ki, kendi sakladığımızı kendimiz bulamayız. Sonra sinirden kendimize kızarız.
Elimizden gelse bir tokat atmak isteriz aynada ki çehremize ama insan bir kendine öyle ağır tokatlar atamaz.
Canı acır bilir.
Sadece ellerimizi sıkarız. Yada söylenir dururuz. En ağır sözleri söylemekten hicap eder, şiddeti az cümlelerle geçiştiririz bu halimizi.
İşte sen de öyle bir kayıpsın yaşamımda, ne zamandır arıyorum yoksun. Biliyor musun?
Ben kaybettiğim eşyalarımın yerine hep yenisini bıraktım. Zamanla önemini yitirdiklerinden unutup gittim çoğunu. Hasbelkader çıkarlarsa bir gün karşıma, öylesine gülüp geçtim. Sadece bulundukları yere şaşırdım. Şimdi arıyorum en son kaybettiğimi...
Dua et erken bulayım seni.
saadet bayri

9.1.10

Seni Sevmiyorum

Değişik bir halim var bugünlerde.
Yorgun desem değil, kırgın yada kızgın...
Belki mutsuz yada çok mutlu... Yok hiçbiri değil.
Bu halimin evveli yok, mazisi yok, acısı- yarası hiç yok. Bu sebepten ismi de yok. Bence bir rüya bu yoksa her saniyesinde bir iç geçirme olmazdı ve kaybetme korkusu bu denli içimi acıtmazdı. İnsan rüyada olduğunu bilmezmiş diyorlar.
Sahi gerçek olduğunu bilince ne değişir ki..
Yaşım genç değil ama beylik laflar edecek kadar da yaşlı değilim. Ancak her sela sesi beni derin derin sızlatıyor.
Ve nedense artık daha önce sayfa sayfa anlattığım şeyler hakkında şimdi bir tek cümle kuramıyorum.
Ben senden önce hiç kaybetme korkusunu yaşamadım.
Bu öyle bir şey ki; tarifi yok hiç bir dilde. Bu öyle bir duygu ki mutlu olmamışım diyorum, sana her baktığımda. Yüzüne baktığımda sadece gözlerim doluyor, ellerim titriyor saçlarına dokunurken ben sana seni çok seviyorum demekten korkuyorum artık..
Neden biliyormusun?
Çünkü insan çok sevdiğiyle imtihan olurmuş ve ben seni kaybetme korkusuyla yalan söylüyorum.
Biliyor musun ben seni hiç ama hiç sevmiyorummmmmmmmmmmmmm
saadet bayri