24.8.08

İhanetimi astım

Gidecek yerim yok, şehir terminalinde bekliyorum.
Hangi yere gitsem, terkedişlerim bekliyor son durakta.

Cellat edasında ayrılıklarım, elinde bir urgan bakıp bakıp süzer bakışlarımı.

Korkularım yanıbaşımda, hiç bir yere gitmiyor.

Bu kaçıncı terk ettiğim şehir...
Bu kaçıncı kaçak gidişim...
Bu kaçıncı habersiz çekişim kapıları...
Şimdi gidecek bir yerim yok, her aşkla bir şehir terketmişim.
Kaldım kuytuda...
Ve nicedir arıyorum ihanetimin olmadığı son şehri.
Sevmenin en acı tadındayım. "Sevmek için, acıtmak lazım." demiştin.
Acı çektirmeden sevmek yok!
Öğrendim...
Gecesine ihanetimi astığım bir şehri daha terkediyorum şimdi.
Aşka beş kala, gidiyorum.
Saadet Bayri

20.8.08

Mecnun olmak

...Aşık olmak hoştur amma,
Sadık olmak başkadır başka...

İkisi de Ben Mecnûn'um diyordu.
Devrin padişahının kulağına ulaştı iki Mecnûn'un varlığı... Olmamalı idi böyle bir şey!! Öyle ya şu koca âlemde tek bir Leylâ var; nasıl olur iki Mecnûn!?...
Birisi aşkında kesinlikle sahtekardı padişaha göre...
Ferman çıkardı padişah "-Tiz gele her iki Mecnûn olma iddiasındakiler!"
Ferman padişahın, derhal huzura getirildi iki Mecnûn'da... Padişah sordu:
Bir Leylâ var ne olaki iki Mecnûn? Birinizden biriniz yalancı, sahtekar! İşimi uzatmayın, hanginiz söyleyin bana hakiki Mecnûn!?..
İkisi birden dediler: Padişahım Mecnûn benim!
Padişah imtihan ederim, yazık olur size, doğruyu söyleyin! dedi. İkisi birden yine imtihanına razıyız ey ulu hükümdar" dediler.
Padişan emr buyurdu Hemen kütük ve balta gelsin! Hanginiz hakiki Mecnûn şimdi anlayacağız dedi.
Leylâ'ya olan aşkı için kim elini kestirirse onun Mecnûn olduğunu anlayacağım... Derhal atıldı Mecnûn'luk iddiasında bulunanlardan biri:
Kes hünkârım! Bu el Leylâ'ma kurban olsun!
Koydu elini kütüğe, baltayı vurdu cellat ve eli kesik halde feryâd etti o :
"Leylâ'm! Leyla'm!..".
Diger Mecnûnluk iddiasında olana yöneldi cellat:
Hadi bakalım sıra sende anlayacağız şimdi sen mi Mecnûn; o mu Mecnûn!... padişah, kes Mecnunun elini diye bağırdı cellada
Mecnûn, öyle bir bakışla baktı ki cellada, cellad korkusundan üç beş adım geriledi.
Behey adam! dedi Mecnûn..
Behey adam! Ben Leylâ'mın elini kestirmeeeemmm!

17.8.08

Vedalar soğuktur

Vedalar soğuk olur sevgili....
Giderken titredi tüm zerrelerim, oysa ağustosun ortasında mevsim.
Ellerim buz kesti, zemherirde sokakta kalmış gibi hissettim kendimi.
O kadar üşüdüm ki koşmaya başladım şimdi. "Vedalar soğuk olur." demişlerdi. İnanmamış, dudaklarımda alaycı bir tebessümle gülüp geçmiştim.
Ama haklı çıktılar sevgili, buz kestim.
Sende sıkı giyin, üşüme şimdi.

saadet bayri

16.8.08

Ya Rabiiii

Yarabbi acizim, o kadar ki acizliğimi bile farkedemiyorum.

Ya hakk! Senden başka kimse yok kapısına gidilecek, bilirim. Ancak kaç defa kaçtım o kapıdan sayısı meçhul.

Bak yine eli boş, yüzü kara geldim kapına. Ne kadar zaman geçtiği, ayaklarımda derman kalmadığı umurumda değil. Açılana kadar buradayım, gitmem artık hiçbir yere.

Ya ilahi! Aç kapıyı, yada bir işaret gönder, yada içime bir huzur bırakta senden gelen bir lütuf olduğunu bileyim.

Ya muktedir! Senin kudretinle geceler gündüze döner, kış yaza erer. Gecelerim çok karardı ey mukaddim sen gündüzü bana takdir eyle.

Kimsesizim....

O kadar ki siyah taşın üzerindeki siyah karınca kadar yalnızım. Onun duasına "lebbeyk" dediğin gibi banada "lebbeyk" der misin?

yüzüm günahlarımın hicabından yerlerde, yinede "gel ne olursan ol" hitabına uyarak geldim.

Beni eli boş döndürme..

saadet bayri

15.8.08

Biri

Birini sevdim
Başı ağrı dağı kadar dumanlı.
Birini sevdim
Derdi benimkinden, beter
Birini sevdim
Her anı kederli
Ah ben birini sevdim
Adını bilmiyorum, aynada yüzümüz aynı.
saadet bayri

4.8.08

Eriyorum

Kelimeler arasında gidip geliyor ömrüm.
En kırık satırbaşısın sen sözlerimin. Çocukluğumdan kalma bir huysuzluğum. Sen benim tek anlamsızlığımsın.

Tüm mutlu anlarımı seninle hesaplıyorum, elimde sadece hüzün kalıyor. Eğik geçiyorum tüm günlerin önünden. Parmaklarımın üzerine basarak geçtim gençliğimin yanından dün. Tanımadı beni, bende bakamadım o tarafa, çekindim mi bilmem... Kelimelerin geçmediği bir şehirde yaşıyorum, herkes birbirine bakıp gözleriyle anlaşıyor. Bu işte tek yabancı ben kalıyorum. Hiç bir işaret doğru yere çıkmıyor. Kaybolmaya mahkum olmuş, ne aradığımı bilmeden geziniyorum sokaka aralarında. Altüst olmuş bir bedenin başındayım, ağıtlarımın sebebi, bu anın kahrı.

Tutuklu kalıp, vazgeçememek düştü ellerime kaderden. Belki vazgeçebilirdim ancak hiç denemediğimden bilmiyorum sonucunu. Bana sadece saliselerde bile seni düşünmek kaldı. Nedendir sana karşı bu kadar hassaslığım. Aslında şu koca şehirde tek kalmayasın, tek kaygım.
Ben ise her daim yalnızım. Bilirim aklına gelmem hiç bir vakit ama olsun ben sen gibi vefasız degilim.
Tattım kimsesizliği, acımsı tadı hala dilimde.
Bütün işlerim yarım, hangisine el atsam dikiliyorsun karşıma... Saatlerce kalakalıyorum her nerede, hangi haldeysem öylece.. Bir ara tüm yeşilleri topluyorsun gözlerinde, benim gözlerim takılı kalıyor gözlerinde, başka hiç bir şey lezzet vermiyor sonra.

Her gece yağmurlar yağıyor durmadan ve ben senin damlalarınla ıslandıkça eriyorum...

saadet bayri


1.8.08

Sensizlik neydi?

Sensizlik nedir bilir misin?
Astımlı bir hastanın nefessiz kalıp, havasını bulamaması gibi birşey.
O anda ölmek ve yaşamak arasında gidip gelir.
Öyle bir hisseder ki ölümü, yaşama başladığı her anı milattan bilir.
Şimdiler de yaşamak ve ölmek arasındayım, artık sen bilirsin.
saadet bayri

Susarım...

Mevsimler kırık kırık doluyor avuçlarıma.
Sırtıma yüklediğim her ânın altında benim imzam var.
En sevdiğim mevsimdi hazan.
Hüzün damlası gibi tek tek dökülürdü yapraklar içimin yollarına. Onlara özenir tane tane süzülürdü damlalarım. Her damlanın zihnimde izi var. Herbirini bir beyaza sarıp gömdüm, bilmediğim yerlere.
Bir kaç beyazlık kalmıştı siyahın arasında, onuda geçmişimde unutmuşum. En güzel anlarımdı onlar, anlatmak isterdim ama unuttum.
Sessizce ağlamak istiyorum belkide...
Fonda en acıtanlardan bir şarkı ve ben uzun bir yalnızlığın kucağında, titriyorum.
Ânı degiştirip, tüm siyahları rengarenk boyamak isterdim. Gecenin en karanlık anlarına gökkuşağı çizdim, göremedim.
Acizliğimi anladıkça, yutkunduklarım sıralanıyor boğazıma, tıkanıp kalıyorum o anda...
Ağır ağır nefesleniyorum sonra...
Gökyüzüne kayarken gözlerim, içimden binlerce kelime geçiyor, her kelimeyi dişlerimle kırıyorum.
Her şeye inat ben yinede,
Susarım...
Susarım...
Sustum...
Saadet Bayri