14.3.08

sen benim hüznümsün

Hüzün davetsiz misafirim...
Ardından hiç vakit kaybetmeden gelip, yine keyfince yerleşmiş yüreğime...
Seni hatırlatan, adı mutluluk olan herşeyi kovmuş benden habersiz. Yalnızlığı seviyormuş bir tek. "Sakın bir şey söyleme" diye tehdit etti.
Sustum.
Ama o susmuyor...
Arada varlığını hissettirmek için sağnak olup yağıyor gözlerime. "sessizliği ve unutulmuşluğu" sevmezmiş öyle demişti geçenlerde.
Nereye kaçsam senin ardından kalan boşluklara düşüyor, bir yerimi feda ediyorum sana zimmetlediğim.
Bu hissettiğim hangi gecenin titrek dokunuşu.
Oysa yine senin ellerin yada senin sözlerin olmalıydı saran yaralarımı...
Yada armağan ettiğin bir şarkıyı duymalıydım hayatın fonunda.
Yani alçıya alınmış bütün duygularımı, yine senden gelen bir kırıntı sarsındı arzum...
Olmadı.
Ben sanmıştım ki, sensiz hüzünlerle sarmaş dolaş olur, yoldaşlık yaparım.
Sen: "hüzün yalnızlığı sever. seni yaren kabul etmez" demiştin..
Biliyor musun? Bu defa sen haklı çıktın.
Odamın en kuytusunda ayın şavkı aydınlatırken çehremi, hüzün yoldaşlık etti de ben yoldaş olamadım
Üzgünüm.
Şimdilerde aklımda bir tek soru var; cevabını bir ömür arayacağım.
Sahi sen biliyorsan söyler misin?
İnsan ne zaman unutuyor gideni?
Ömründen bin ömür gidip, keşkeler "neyse" ye döndüğü zaman mı?
saadet bayri

Hiç yorum yok: