11.10.15

Bize bir haller oldu

Bize bir şeyler oldu; daha doğrusu hâller oldu. Değişim rüzgârının soğuk atmosferinde değiştikçe dönüştük; dönüştükçe de birilerine benzemeye başladık.
Öyle ki “öbür mahalleyle” aramızdaki dere pek derin değil artık. Benzemeye çalışmakla bayağı doldurduk bu kocaman mesafeyi. 
Neler mi oldu? Önce eşarplarımız kısalmaya başladı. Sonra İslâmî hassasiyet için değil, modaya uymak için yeniden geniş örttük; lâkin şu farkla ki, bu defa aynalara eşarbımızla birlikte makyajımız için de bakmaya başladık. Böylece sözde modern olmaya başladık. Makyaj deyip geçmeyin. Şimdilerde açık bayanların dahi kullanmadığı enva-i çeşit makyaj çeşidi örtülü kızlarımızın çantasında. Eşarp düzeltmek için girilen lavabolarda makyaj tazeleniyor meselâ. Ve nihayet ehl-i dünya ile var olan bu en büyük fark da el birliğiyle aşılmış oldu (!) 
Sormak lâzım: Başörtüsü takıp da akabinde yüzünü boya fıçısına daldırma hâli hangi İslâmî meslek ve meşrebe sığar? 
İş makyajla sınırlı kalsa, neyse. Zira eskiden dış kıyafetin uzunluk- kısalığına lâf edilirdi ya, şimdilerde, “Aaa ben bu dış kıyafetle mi uğraşacağım” der gibi bir hava var. Nitekim artık pardösü ve türevleri yerine, muhafazakâr hanım ve kızlarımız ev kıyafetleriyle çıkıyor çarşı pazara. “Hadi canım olur mu? Tüh tüh…” derken, bir de baktık ki, mangalda kül bırakmayan “büyüklerimizin” kızları en dar blucin ve kaparilerle resimler çekmeye başlamış. O da yetmemiş, yaptıkları çok iyi bir işmiş gibi birde sosyal medyadan bu fotoğrafları paylaşıp kendilerini etiketlemişler. Değişimin etiketli hâli bu olsa gerek. 
Değişimin bir de evlilik hâlini unutmamak lâzım. Önce giyilmesi gereken gelinlik için bulunulan şehir köşe bucak gezilir olmuş meselâ. İnternetten yapılan araştırmalar da cabası. 
Tek amaç; zamanımızın sosyal vebası diyebileceğim, “diğerlerinden farklı olmak, hiç kimseye benzememek, yani ki özel olmak” hırsını tatmin etmekten başka bir şey değil. “Ne var bunda?” gibi masum bir itiraza diyeceğim şu ki, kızlarımız sanki gelinlik ve düğün için evleniyor, gerisini düşünmüyor. “El âlem bir görsün gelin nasıl olur, nerede nasıl evlenilir” gibi İslâmiyet’ten uzak bir anlayışla hareket ediyor. Yoksa, bir şekilde kendini muhafaza etmiş, örtüsüyle makyajsız haliyle arz-ı endam etmiş bir kızımızın bile tesettür sınırlarıyla hiç alâkası olmayan bir gelinlik giymesi ve dahi, yüzündeki makyajla tanınmaz hâle gelmesini nasıl izah edebiliriz? Bir on veya on beş yıl kadar öncesine gidelim meselâ. Yeni gelin olmuş örtülü bir gelinin evine gidildiğinde, misafirlere açık olan odada aile efradına ait, hele de o evin hanımına ait bir fotoğraf görülemezdi etrafta. Gelinlik ve düğüne dair fotoğraflar namahrem gözlerden uzak yerlerde muhafaza edilirdi. İsteyen olursa da sadece hanımlara gösterilirdi. Şimdilerdeyse en tarz pozları çeken fotoğrafçının arandığı, en mahrem hâllerle o hiç bilinmeyen kişilere tebessüm edildiği en özel ve en mahrem fotoğraflar, artık misafir odalarında değil, sosyal medyada afişe ediliyor. İnsanların nazarına sunuluyor. Eh ne yapalım, hanım kızımız eşiyle olan o en mahrem fotoğraflarını sosyal medya hesabından boy boy paylaşınca, bize de “cık cık”larla onlara bakmak düşüyor (!) 
Bize bu düşerken, başkalarına da gelen yorumlara cevap yazmalar, birilerine göndermeler yapmak düşüyor. Ve böyle giderse şuurlu bir Müslüman olduğunu düşündüğünü iddia edenlerle ehl-i dünya arasındaki tek fark, başörtüsü olacak. O da bir bez parçası konumuna düşmezse…
Saadet Bayri

Hiç yorum yok: