16.8.16

Kadınlar Gününe Bakış Açımız


“8 Mart Dünya Kadınlar Günü Mesajım…”diye başlayan etiket, dün gece itibariyle twitter’da birinci sıraya oturdu. Milyonlarca mesaj yazıldı. Bütün kullanıcılar bugünün kendisi için ne anlam ifade ettiğini açıklarken, birçok kullanıcı ise yarınlar için hayallerini yazdı. Her zamanki gibi bu konuda da en çok beylerin sesi duyuldu.
Bu mesajların çoğunluğunda aşk ve sevgiyi yazılıp, ânların daha güzel olabilmesi için her dem sevgi denildi. Tabii ki de kadınların özgürlüğü en çok konuşulan konuydu. Kadın özgür olmalıydı, ancak o zaman işlerimiz yoluna girecekti. Özgürlükten ne kastedildiği ise aşikârdı. Özgürlük diye tarif edilen şey ise, tesettürsüzlük ve beraberinde ise köleleşmiş bir kadın…
Diğer taraftan kadına şiddet, çok fazla tekrar edildi. Yeniden gündeme geldiği gibi, caydırıcı cezalar verilmesi için ısrar edildi. Yani ki, hanımlar bu ara baş üstünde yer bulmakta. O kadar kıymet verildi ki, “bizlerden mi bahsediyorlar?” diye tekrar tekrar bakmak zorunda kaldım medyaya.
Bu mesajları okurken, içlerinden biri ilgimi çekti: “Dünyanın yarısını kadınlar oluşturur, diğer yarısını da kadınlar yetiştirir. Kadınlar gününüz kutlu olsun.” diyordu. Ve bana sorarsanız, çok da doğru söylüyordu. Oysa bu doğruya karşın, zamanımızda kadına şiddetin bu kadar uçuk rakamlarla ifade edilmesini hâlâ anlayabilmiş değilim. Zira git gide medenîleşip, modernleştiğimizden dem vururken, bir yerde hata yaptığımızı düşünüyorum.
Şöyle ki: Biz harika anneler ve eşler yetiştiriyoruz. Lakin bunlara destek olacak eş ve babayı yetiştiremediğimizi düşünmeye başlamış durumdayım. Bu yüzden, benimle evlilik hakkında istişare eden bir genç kardeşime, “Bir adamın sana nasıl davrandığını merak ediyorsan. Onun annesine nasıl davrandığına dikkat etmelisin. Zira bir erkek annesine nasıl davranıyorsa, üç aşağı beş yukarı sana da aynı şekilde davranacaktır.” deme ihtiyacı hissediyorum. Çünkü artık anlıyorum ki, nasıl bir terbiyeden geçmişse bir adam, aynısını sana iade edecektir. Babası annesine nasıl davranıyorsa, bu kısırdöngü gibi devam edip gidecektir.
Pedagogların ısrarla üzerinde durduğu gerçek şudur: Lütfen torunlarınızsa nasıl davranılmasını istiyorsanız, çocuklarınıza öyle davranın.”
Bende diyorum ki: “Sayın babalar, gelinlerinize nasıl davranılmasını istiyorsanız; hanımlarınıza öyle davranın.” Zira çocuklarınızın zihinsel kodlarına kaydediliyor yaptığınız tüm davranışlar. Yıllar sonra size benzeyen çocuklarınız canınızı yaktığında, “Bu çocuk kime çekti? Nasıl bu hâle geldi?” diye suçlu aramamış olursunuz.
Aynı şekilde sayın erkek anneleri… El bebek gül bebek yetiştirdiğimiz erkek çocuklarımız, evimize reis ilan ettiğimiz, “paşam..” diye yerlere göklere sığdıramadığımız reislerimiz, zamanı gelip yuva kurduklarında, eşlerine reislik ve paşalık yapmaya kalktıklarında kıyamet kopuyor. Unutmayın ki, “Ben senin annen değilim” diye bir söz tüm dengeleri altüst etmeye yetmiyor.
Evet, eşler bizim annemiz ya da babamız değil… Öyleyse çocuklarımızı yetiştirirken, cinsiyet ayrımını gözeterek değil; hayırlı bir eş ve hayırlı bir baba nasıl yetiştirilir diyerek büyütmeliyiz.

Saadet BAYRİ

Hiç yorum yok: