26.9.10

Uçuk Bir Yazı

Her zaman büyüyemediğimden şikâyet edip durdum.Yaşımın çok altında gösterdiğimi söyleyenlere, teşekkür ederken mutluydum. Çünkü içimdeki çocuğun yaşı da, yaşımın çok ama çok altındaydı.
Adı üzerinde çocuk yaşı…
En fazla kaç olabilirdi ki…
Büyümeden ya da kendimi büyümüş ilân ettirmeden önce, “içimdeki çocuk …” cümlesiyle başlayan konuşmalar komik gelirdi.
İnsan büyür.
Ne yaparsa yapsın, ne kadar uğraşırsa uğraşsın, bunun önüne geçemezdi.
Sanırım gençken her konuda inadına gerçekçi olunuyordu ve ben de o gerçekçilerden biriydim.
Meselâ “Kişi kendini hangi yaşta hissederse, o yaştadır” sözüne de takmıştım.
İnsan neden yaşından büyük ya da küçük olmak isterdi ki? Hele de on sekizini geçmişken…
Zira on sekiz olana kadar ne çektiğimi bir ben biliyordum.
Hiç on beşim de iken, kendimi on sekiz gibi hissetmemiştim. Ya da on sekiz demeye kalksam “hadi canım sende..” sözünü duyunca… Hissedilen yaşta olsan da, hissettiremediğini fark ediyordum.
Derken “gençlik başımda duman” şarkılarına tebessümle baktığımdan beri, içimdeki çocukla iyi geçinmeye başladık.
Zaman aleyhime işleyip, okul sıralarından alıp, hayat sırasına oturtunca, hissedilen yaşın ne demek olduğunu anladım.
Bu defa da yapamadıklarımı, büyümek telâşıyla ertelediklerimi yapma telâşı sardı. Şimdilerde fark ediyorum ki; her şey zamanında ve yaşında güzel.
Zira hâlâ hayata heyecanla bakıyorum.
Hâlâ koşup, ip atlayabiliyorum, ancak kahkahalarım daha sessiz ve ip atlarken etrafıma bakıyorum “kimse var mı?” diye.
Velhasıl ne kadar kendimi on sekizimde hissediyorum desem de, hareketlerim ve davranışlarım, on sekiz yaşımdaki gibi davranamıyor. O pervasız, kimseyi görmeyen ve takmayan halim yok görünürlerde.
Olması gereken bu mu? Tartışılır.
Ancak hayatın ve bundan sonraki yılların tadını ve keyfini sürme telâşındayım şimdilerde.
“Başkaları ne der?”
Birçok kişi tarafından nefretle karşılanan ve duyulduğu anda, sinir harbi yaşatan bir cümledir.
Ancak kendimi izlediğimde, birçok davranışımı kısıtladığımı fark ettim.
Siz “ben kimseyi takmam. Bana e başkalarından, canım nasıl isterse öyle hareket ederim” diyenlerden iseniz…
Öyleyse çocuğunuzla elinizde ayakkabılarınız sokakta hiç yürüdünüz mü?
“Lütfen anne ve babalar çocuklarınızla birlikte sokakta yalınayak yürüyün. Ayaklarınız toprağa değsin ve çocuğunuzla birlikte elinizde ayakkabınız caddelerde gezin.”
Bu cümleleri bir pedagog söyleyince, güldüm.
“Bu adam deli mi?” demekten alamadım kendimi…
Hangi anne ya da baba bir başkasının bakışı yüzünden bu davranışı yapar ki?
Çok az kişi…
Öyleyse hâlâ kimse umurumda değil diyebiliyor musunuz?
Bu yazıyı okumadan önce böyle bir ânınız varsa…. Evet siz sadece an yaşama derdindesiniz…
Saadet Bayri

Hiç yorum yok: