9.9.08

Giden ve Kalan

Çekip gidene ya küfredilir, ya kahredilir, yada ardından binlerce dua edilir... Gelsin diye.
Ancak kimse "Neden gitmiştir ki" diye düşünüp, soramaz bir türlü. Belki duyacağı cevaplar yüreğini incitir... 
Farkedecekleri, geri dönüşü olmayan bir ânın başına oturtur kalanı. Gidenin ardından bırakılan boşluğa "keşkeler" gelmesin diye kalan sadece susar. 
Giden suçlu olsun diye, sorusuz kalır tüm cevaplar. İçindeki bütün şehirler zelzeleden tarumar olurken, kalan dışardan sadece bakar. Yıkılmadan, sarsılmadan, ağlamadan... 
Onurlu görünmelidir ve ne olursa olsun yitmemelidir.
Gidenin gözünde cesur olarak hatırlanmalıdır. Sonrası ise, viran olmuş bir şehrin başında ağıt yakmaktır. 
Kalan gideni ne kadar severse sevsin, hiç affetmez. Hiç bir sebep gitmesine gerekçe değildir ona göre. Bir ömür aynı kin, aynı isimle yaşayıp durur. 
Suçlu gidendir.  
O ise beyaz bir sayfa kadar masum. Kalan bir türlü oturmaz sanık sandalyesine. "Bunları yapmasaydım, belki gitmezdi.." sözü asla söylenmeyecek bir sözdür. 
Ne zamanki, gidene hak verilir; işte o zaman suçlu bulunur. Ancak artık geçtir, giden gitmiştir. 
***
Şimdilerde sanık sandalyesindeyim... 
Dön demiyorum, suçum kesin... 
Senden tek isteğim bir kaç dakikalığına da olsa dön. Şahit ol ve müebbete çevir, infaz kararımı. Saadet Bayri

Hiç yorum yok: