25.6.08

Yamalı Hüzünler (2)

Kelimelerle köşe kapmaca oynuyorum bugünlerde.
Onlar içimdekileri dökmek için birbiriyle yarışıyor. Ben inadına tutuyorum, kilitlediğim kapıların ardında.
Çok oldu dayandılar kapıma, ama direniyorum hâlâ.
Havalardan mıdır? Bilemiyorum.
Zira “Ben bu havalarda âşık oldum demişti” şair. Ve başına ne geldiyse, havaları sorumlu tutup, diklendikçe diklenmişti.
Uzun zamandır, sıcak günlerin özlemini çekerken, şikâyet etmeyi çok görüyorum kendime. İstediğim ve “Ah bir yaz gelse” diye içlendiğim günleri yaşarken, hâlâ “Yorgunum” demek yakışmaz dilime.
Yoksa kafama taktığım küçük şeyler yüzünden midir bu halim? Şimdilik bilmiyorum.
Çocukları görünce etrafımda, en çok istedikleri şeyi soruyorum merakla… Cevaplar hem güldürüp, hem düşündürtüyor.
Biri elleri havada, ille de söz istiyor. Sabredemeyecek kadar istekli. Söz alınca “Ben uzun boylu olmak ve sarı saçlı olmak istiyorum” diyor ve ekliyor “Bir de mavi gözlü olayım, saçlarım da uzun olsun” derken, çantasının üzerindeki çizgi film karakterini gösteriyor; “İşte bu kız gibi.” Bütün çocuklar resmin üzerine üşüşüyor, “Ben de bu kız gibi olmak istiyorum.”
Oysa hepsi o kadar güzel ki, onlar gibi olmak isteyen birçoğundan habersiz, ellerindeki nimeti fark etmeden istiyorlar.
Biri, duruyor ve “Ben gelin olmak istiyorum” diyor.
Bir diğeri “Ben en çok Convers'im olsun istiyorum. Ama sahtesi değil, gerçeğini istiyorum” diyor.
Ve bir sürü küçük, ama onlar için büyük hayal ve istek uçuşuyor havalarda.
Çocukları dinlerken gülümsüyorum, arada gözlerim doluyor ama yutkunuyorum.
Onlara imkânsız ve kocaman gelen hayaller, bana ne kadar küçük ve basit geliyor. Gözlerime yansıyan masum güzelliklerinden habersiz bir başka güzelliği istiyorlar. Oysa bana göre hiç de çekici değil o istedikleri güzellik. Bunu o küçük yüreklerine anlatmak nerede ise imkânsız.
Bir ara kendime dönüyorum, benim de tıpkı bu kadar küçük hayallerim yok mu?
Benim de bu mânâsız ve sıradan isteklerime hayat gülüyor arada.
Boşuna dememişler zira bilenler: “İnsan kurar kader güler” diye.
Eğiyorum, isteklerimin başını…
İnsan büyüyor, ama istekleri hâlâ çocuk.
***
Meselâ bazen üzülüyorum. Üzülmek olağan da, ilginç olan; neye üzüldüğümü unutmam.
Sizin de başınıza geliyor mu böyle durumlar? Geliyorsa; epey rahatsız edici bir durum olduğunu biliyorsunuzdur.
Ben böyle durumlarda, kendimi tesellî etmek için neye üzüldüğümü hatırlayıp, bin tane sebep sunuyorum üzülmemem için. Her zaman başarılı olduğum söylenemez.
Hayat arada hüzünleri yama yapıp dikiyor üzerime. Bu elbiseleri hiç beğenmesem de, onlarla gezmek zorunda kalıyorum.
Her güne bir şikâyet sunuyorum çoğu zaman. Yeni icatlar yapar gibi, her gün yeni bir hüzün çıkarıyorum karşıma.
Sonra kızıp kendime, sahip olduğum birçok şeyi saatlerce sıralayıp, susuyorum. Zira hüzünden eser kalmıyor geriye.
Hüzün gelmeden, nelere sahip olup, neden mutlu olmanız gerektiğini siz de arada hatırlatın kendinize...
Tavsiye ederim. İyi geliyor.
saadet bayri

Hiç yorum yok: