16.2.10

Aşktan öte bir aşk var mı?

Çağımızda iletişim araçlarının değişmesiyle, kişilerin görüşleri düşünceleri de değişiyor. Hemen hemen hepimizin evinde olan internet, olmazsa olmazlarımızdan.
Düşünüyorum da bundan on yıl önce, cep telefonu en büyük hayallerimizden biriydi. Daha eskiye gidersek, cep telefonunun hayalini bile kuramazdık ancak büyük iş adamlarına has bir araçtı. Şimdi ise, “cep telefonu olmadan önce ne yapıyorduk?” diyoruz. Hayatımızın içine o kadar girmiş ki; çıkarmak ne mümkün.
Derken şimdi cep telefonu da demode olmuş durumda, internet olmazsa olmazlarımızdan. Bakalım zaman daha neleri hayatımızın içine aldırıp, “ … olmadan ne yapıyorduk” diyeceğiz.
Aynı şehirde ki dostlarımızla bile internetten görüşürken, “zaman bayağı değişti” demekten kendimi alamıyorum. Ev telefonu almak bile lüks iken, şimdi lüks kalmadı gibi. Kalem ise sadece okullarda kullanılıyor. Şimdinin gençleri, mektup denince, bizim destanları ya da kitabeleri dinlediğimiz gibi dinliyorlar. Birbirinden tamamen farklı iki kuşak olup çıktık. Aramızda çok az yaş farkı olmasına rağmen.
Teknoloji bizi erken yaşlandırdı. Genç olduğumu düşünüyorum ancak benim kuşak “seksenler” diye geçince, “bizim zamanımızda böyle miydi?” demek geliyor içimden.
Gerçekten bizim zamanımızda hiçbir şey böyle değildi. Hal böyleyken, okuduklarımız, keşfettiklerimiz ve paylaşımlarımız daha hızlı ve kolay oluyor. Aşka dair yazılanlar ise facebook gibi sitelerde gırla. Hayran sitelerine bakarken, bir noktada takılıp kalıyorum.
Mesela; Mevlânâ Hazretlerinin hayran sayfası açılmış. Yazılanları okudukça, içim bir hoş oluyor. İlâhi aşk bu kadar mı leziz anlatılıyor, deyip susuyorum. Derken fark ediyorum ki; Mevlânâ’yı bile kullanıyoruz.
Nasıl mı?
Bütün gençlik âşık olduğu için, aşklarına ithaf edilen sözleri Mevlânâ’dan.
Oysa Mevlânâ’nın aşkı hak aşkı, bizimkisi yar aşkı.. Bu hikmetli sözler, yazanların haline göre baş üstünden ayak altına düşüyor. Ve hakka yürüyen beyitler, bir anda bambaşka bir hal alıyor. Susup kalıyor tüm nağmeler. “İyi ki Mevlânâ Hazretleri var. Yoksa aşkımızı kim bu kadar güzel anlatırdı.” diyoruz, okumayan ve bu sebeple iki kelimeyi bir araya getiremeyen biz âşıklar.
İnternet sitelerindeki diğer âşık; Yusuf. “Yusuf Züleyha’ya dedi ki” diye başlayıp giden cümleler. Anlamadığım bir peygamber olan Yusuf Aleyhisselam bizim mahalle arkadaşımız mı? İsmini saygıyı aşıp ta “Yusuf şöyle yaptı. Yusuf böyle dedi” diye anıyoruz. Hz. sıfatını bir türlü isminin başına getirmiyoruz.
Ve aşkın en küçük dairesinde gezdirip duruyoruz. Hz. Yusuf’un hayatını kaçımız okumuştur? Züleyha ile olan aşkını araştırmaktan, vakit bulabildik mi?
Ve bu aşk bu kadar gündeme getirilirken sabrına dikkat çekenimiz oldu mu? Bir gömlek uğruna senelerce zindanda kalışı ve bunların hepsindeki hikmet…
Çok şey mi istedim.
Sanırım Yusuf-Züleyha aşkı daha heyecanlı geliyor.
Vesselam...
saadet bayri

Hiç yorum yok: